İTİRAZIM VARbölüm 27
Sırrı Süreyya Önder: “Bu dönemi yapsam riyakâr muhafazakârlığı irdelemekle başlarım” (2. Bölüm)
12 Eylül kendisinden sonraki bütün kötülükleri doğurdu, hepsi ondan cesaret aldı. Bu ülkede siyaseten mahkûm olmakla siyasi iktidarın paydaşı olmak arasındaki mesafe çok kısa. Hukuk hiç bu kadar usulen bile olsa gözetilmeyen bir noktada değildi. Bu dönemi yapsam riyakâr muhafazakârlığı irdelemekle başlarım. Günlük siyaset benim açımdan kapanmış bir bölüm.
Sırrı Süreyya Önder, nadirattandır.
Benzeri yoktur. Benzemeye çalışmaz.
Kamusal alanda ilk göründüğü andan itibaren herkesin hayatında bir yer edinmiştir.
Bunda zekası ve yeteneklerinin ötesinde persona’sının büyük etkisi vardır. Nereden gelip nereye gittiğini, nasıl bir hayat sürdüğünü bilmeyiz. Ama onu merak ederiz. Söyledikleri, yazdıkları, filmleriyle bu merakı daha da besler. Ondan durmadan bir şeyler bekleriz. Bizi hiçbir zaman düş kırıklığına uğratmaz.
Bu dünyaya hiç borcu kalmamış bir adam gibi özgürce ortalıkta gezer; herkese bir selamı, herkesten alacağı bir öykü mutlaka bulunur.. İnsana gelecek güzel günleri hatırlatan bir şey vardır rahatlığında. Korkusuzluğunda. Muhabbet insanıdır.Ama öncelikle yazardır. Sözlü geleneğin nefesiyle parlatılmış, okuyanın evreninde ışıklı bir iz bırakan yazılarıyla has bir yazar kumaşındandır. Sihri, kıvrak zekasıyla bezediği mizahtadır. Gerçeği bakılmadık yanından bakarak soyar, çırılçıplak bırakır.
Sırrı Süreyya, sinemacıdır, televizyon programcısıdır, gazete yazarıdır, siyasetçidir. Ama bunlardan da önce o bir uzun yol sürücüsüdür. Yıllarca kamyon şoförlüğü yapıp bütün memleketi karış karış gezmişliğinden değil sadece. Milletvekilliği süresinde on binlerce kilometre yol sürmüşlüğünden de değil.
Adıyaman’da başlayıp orada demlenmiş, şimdiye kadar fotoğrafcı çıraklığından milletvekilliğine; halkların kaderini belirleyen bir barış zemininin sözcüsü olmaya kadar süren yolculuğunda bu coğrafyanın bütün yollarını görmüş, öğrenmiş, tartmış olmasından. Bir an gözlerini kapamadan hep tetikte, hep ayık mı ayık, hep sabırlı olduğundan uzun bir yol sürücüsüdür işte. Gençliğinin canalıcı kısmını hapisanelerde yaşamış işkenceler görmüştür. Yıllarca zindanların tedrisatından geçmiştir. Onu tehditlerle yıldırmak imkansızdır.
Gezi direnişinin fitilini ateşleyenlerdendir aynı zamanda. Ağaçlara kasteden kepçenin önünde durduğunda, ‘ben ağaçların da vekiliyim ‘ dediğinde halkların temsilcisiydi. Barış sürecinde meydanlarda onbinlerce insana barış mektubu okurken de. Barış isteyen bütün halkların temsilcisi oldu.
Sırrı Süreyya edebiyat ve sinemaya dönmeye karar verdi. Uzun yol sürücüsüne ‘ne kadar yolun kaldı’ diye sorulmazmış. Onun hayatı bu yol.
SÖYLEŞİNİN TAM METNİ İÇİN TIKLAYINHazırlayanlar: Ayşegül Doğan / Yıldırım Türker / Hale Şerif
Söyleşi / Seslendirme: Ayşegül Doğan
Kamera: Mert Kaya / Hilal Baş
Kurgu: Umut Güney
Araştırma: Bekir Avcı