YÜKSEL GENÇ
REHA RUHAVİOĞLU

“Altılı Masa” İçin Kürt Seçmen Ne Diyor?

24 ŞUBAT 2022

HDP’siz masa için Kürt seçmen ne diyor? “Altılı masa” Diyarbakır’da nasıl yankılandı? “Masa” sonrası seçimlerdeki eğilim ne olur? Bölgede dengeler nasıl? AKP’nin eli zayıflıyor, CHP’ninki güçleniyor mu? Bu soruları ve merak edilenleri yeniden tv’de Ayşegül Doğan sordu, Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç ve araştırmacı, Kürt Çalışmaları Merkezi’nden Reha Ruhavioğlu yanıtladı.

Söyleşi: Ayşegül Doğan

“Masanın anımsattığı şey yüz yıllık dışlanmışlık hikâyesi”

Yüksel Genç: Bölge seçmeni, Millet İttifakı dışında kalmış bütün muhalefetin bir araya geldiği, Türkiye’nin AKP sonrasını kurgulayan, planlayan, yeni sürecin kurucu iradesini oluşturan bir masada ağırlıklı temsilini bulduğu partisinin yer almamış olmasını elbette rahatlıkla, hızla sineye çekmedi. O masada kendi temsilinin partisi üzerinden yapılmasını ve Türkiye’nin AKP sonrası kurgusunda ne tür bir özne olarak tariflenmiş olduğunu görmek istiyordu.

Masada toplananlar belki kendi seçmen kitleleri açısından doğru ve iyi bir şey yaptılar. “AKP sonrasını planlayacağız, bununla ilgili deklarasyonlarımız olacak, somut bazı şeyler söyleyeceğiz” diyerek sahanın bir ihtiyacına yanıt verdiler. Çünkü uzun süredir yaptığımız çalışmalarda seçmenin en önemli soru ve beklentisi muhalefetin AKP sonrasını nasıl planladığı ve sorunlara karşı nasıl bir çözüm formülü önerdiğine dönük beklentisiydi. Ama benzer beklenti Kürt seçmen içinde de vardı. Kürtlerin ve önemli oranda sosyalistlerin temsilini yapan bir siyasetin orada yer almamış olmasının kendine has bazı göndermeleri ve duygu kırılmaları içerdiğini ifade etmek gerekiyor.

Şöyle yaklaşanlar da oldu tabii: “İyi ki de yok, oradan demokrasi çıkmaz.” Ama bu refleksten çok, burada ve bundan sonraki süreçte Türkiye’de demokrasinin çıkma koşullarının oluşabileceği tüm masalarda yer alabilmek ve buna hakkı olduğunu düşünen bir seçmen kitlesi var. Bu, beklenti yaratıyor. Fakat masanın toplanması ve ardından yapılan açıklamalar Kürtlerde muhalefetten ne beklenebileceği konusundaki tartışma skalasında bir düşüş, daha az beklenti ve daha dikkatli bir takip süreci yarattı.

Masanın anımsattığı şey yüz yıllık dışlanmışlık hikâyesi. Bu hikâyenin çok kolay toleresi yok. Tıpkı yüz yıl öncesi gibi, Kürtler, devlet sistemi düşünülürken yedeklenmiş ya da onun yerine birilerinin söz sahibi olabileceğini (burada CHP o rolü oynuyor gibi duruyor) ima ettiği bir pozisyonla karşı karşıya. Bu defa Kürtlerin yeni sistem kurgusunun dışında kalmak, öznesi olmamak meselesini kolayca sineye çekeceğini sanmıyorum, çünkü hiç olmadıkları kadar güçlü bir pozisyondalar. Mevcut sistemin ve iktidarın değişmesindeki kilit rolünün çok farkında olan bir seçmenden bahsediyoruz.

Muhalefet bir yandan makbul olanlar olarak masayı düzenlerken, makbul görünmeyen ve makbul görmediklerine de işaret ederek, bir noktada başka bir kırılmaya, başka bir efor harcamaları gereken başka bir pozisyona yol açtı. Bunun başında da Kürtlerle ilişkilerin yeniden tesisi ve Kürtlerin eşit özne olarak AKP sonrası sürecin içerisinde nasıl yer alacağına, nasıl yer verileceğine dair daha güçlü bir ikna sürecine ihtiyaç duyuyor.

“HDP masada olsa ne olurdu, bu tartışılmalı”

Reha Ruhavioğlu: Masanın iki bağlamı var. Birincisi, liderlerin HDP’yle birlikte oturmamış olmamalarının siyasetin elitleri arasındaki tartışması. İkincisi, Kürt kamuoyunun HDP’siz oturulan bir masaya atfettiği anlam. Birincisi bize, yeni döneme, başkanlığa karşı güçlendirilmiş parlamenter sistemle dönmek isteyen partilerin bazı sınırları olduğunu gösteriyor. Bu sınırları elbette ki anlayabiliyoruz. İyi Parti’nin milliyetçi bir partiden kopup şehirli bir milliyetçi parti olarak arz-ı endam etmesi ve HDP’nin iktidar tarafından sürekli kriminalize edilmesi, bunların da seçmen nezdinde bir araya gelmesinin mazurları okuması. Fakat son tahlilde bu okuma, iktidarın tarif ettiği sınırların dışına çıkılamadığını gösteriyor.

O gün herkes HDP’nin masada olmayacağını biliyordu. Fakat fotoğraf verildikten sonra herkes HDP niye bu masada yok diye tartışmaya başladı. Çünkü bu sembolik bir şey. Bir fotoğraf veriyorsunuz ve muhalefetin önemli bir parçası olan Kürt eğilimini büyük ölçüde temsil eden parti masada yok. Bu siyaset bizi ters köşe yapabilir miydi? O gün herkese sürpriz yapacak biçimde HDP masada olsaydı ne olurdu? Türkiye’nin bunu tartışması lâzım.

Ne olurdu? Birincisi, seçmen eğilimi uzun bir zamandır ekseriyetle Erdoğan’ı yenmek üzere motive oluyor. İkincisi, İyi Parti seçmeni Meral Akşener’le birlikte Cumhur İttifakı’na gidebilecek bir seçmen değil. Bugün İyi Parti seçmeni Meral Akşener’den daha uzak Cumhur İttifakı’na. Bununla ilgili bir araştırma yaptık. İyi Parti seçmeni Cumhur İttifakı’yla ittifak yapılsa bile seçmeninin 4’te 3’ünü götüremiyor. Peki, HDP masada olsaydı ne olurdu? Muhtemelen İyi Parti’nin içinde bir kriz çıkardı. Onun dışında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun son 10 yıldır kazana gelen hikâyesi sebebiyle, parti içindeki güçlü konumu gereği CHP içindeki homurdanmalar dışarıya çıkmazdı. İyi Parti’de bir çatlak oluşurdu. Bir kütle partiden ayrılırdı. Nereye gidecekler? Ya Cumhur İttifakı ya Zafer Partisi gibi partilerin yanı. Ama seçmen oraya gitmeyecek. Bu siyasi organizasyon HDP’yle birlikte oturmak lüzumunu Türkiye kamuoyuna çok hızlı bir şekilde anlatabilirdi. Bir yol kazası yaşanabilirdi ama Türkiye’nin demokrasi tarihine çok esaslı bir hikâye olarak geçerdi. Bence bu masa böyle bir şansı, riski göze alamadığı için kaçırmış durumda.

HDP ekseriyetle Kürtlerin haysiyetini ancak Kürtler dışında ona oy veren başka grupların haysiyetini temsil ediyor. Bu fotoğraf, Kürtlerin haysiyetini incitmiş bir fotoğraf. Kürt sahasında durum ne? Özel olarak bu durum kınammıyor, ancak bu durum Kürt kamuoyunun içine de sinmiyor. Rahatsız, ama bu siyasi bir tutuma da dönüşmüyor.

“CHP çok fazla yol aldı ama bölgede AKP hâlâ ikinci parti”

Yüksel Genç: Bölge seçmeni birinci parti olarak hâlâ HDP’yi kendi birincilik pozisyonunda tutuyor. Zaten seçmeni en az eriyen, seçmen sadakati en yüksek parti skalası içinde HDP yer alıyor. Ama hâlâ AKP ikincilik koltuğunu bırakmış görünmüyor, kaba anlamda söylersem. CHP çok fazla yol aldı, özellikle birkaç ay içinde. Ama dönem dönem istikrarlı biçimde git geller yaşıyor. AKP’den kopup CHP’nin iktidar olacağına inanan seçmen grubunun hâlâ CHP’ye yönünün açık olduğunu söylemek gerekiyor. Mevcut durum CHP’yi hâlâ üçüncü parti skalasında gösteriyor.

“HDP seçmeni kısmen de olsa CHP’ye yöneliyor”

Reha Ruhavioğlu: HDP seçmeni kısmen de olsa CHP’ye yöneliyor. Fakat Kürt seçmende CHP’ye yönelme Batı’da daha fazla. İki yıldır içinde olduğum ya da izlediğim araştırmalarda CHP’nin oyu, özellikle Kürtler için söylüyorum, istikrarlı bir biçimde artıyor. Bu oyun esas artma motivasyonu HDP’li seçmenin buraya gelmesi değil, Kürtlüğü öncelemese bile Kürtlükle barışık olan, ekonomi gibi, ülkenin adalet meselesi gibi başka problemleri daha fazla önceleyen seçmen. Burada HDP seçmeninin tutumu başkanlık meselesinde esas kendini gösterecek.

HDP'nin bölgedeki seçmeninin yaklaşık yarısı ikinci parti olarak CHP'yi zikrediyor, öbür yarısı, yüzde 45 kadarı da "benim ikinci partim yok" diyor, yani “HDP'sizlik durumunda alternatifim yok” diyor.

“Cumhurbaşkanlığı için HDP seçmeninin oyu çantada keklik değil”

Yüksel Genç: Genel seçimlerde CHP ve diğer muhalefet partilerinin seçmen eğilimlerini öncekilere göre farklılaştırmasının koşulu, AKP’den ayrışmış seçmenin tercih edeceği bağlamlarla ilgili olarak farklılık taşıyabilir. Ama HDP seçmeni bu konuda çok fazla pozisyon değiştirmeyecek gibi. Fakat Cumhurbaşkanlığı seçimi meselesinde, muhalefet adayının daha güçlü destekleneceğine dair pek çok veri elde ettik.

Muhalefet adayının destekleneceğine dair yaklaşım, salt diğer siyasetlere oy veren seçmen açısından değil, HDP’ye oy veren seçmen açısından da güçlü bir istek ve eğilim olarak yansıyordu. Fakat masa meselesi ve sonrasındaki süreç içinde sokakta şöyle bir duygu ve matematik var: “Biz tabii ki seçimlere, kendi tercih ettiğimiz siyasetlere devam edeceğiz. Ama bizim burada sorunlarımızın ve taleplerimizin yeni iktidar olacak güçlerce tercih edilmesi ve bizim tercih edilebilmemizin en önemli koşulu zaten yüzde 50+1’i sağlayacak olan cumhurbaşkanlığı seçimindeki aday meselesi.”

Dolayısıyla ağırlıklı olarak HDP’ye oy veren seçmenin cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında oy tercihini -şu an niyet muhalefete dönük görünse bile- sürecin devam eden bağlamı, siyasetinin ne kadar meşru görülüp eşit özne olarak tariflendiğine bağlı olarak yön değiştirme olasılığı var. Bugünden öyle “çantada keklik”, “cumhurbaşkanlığı adaylığına şu kadar oy vermiş Kürt seçmen var”, “HDP seçmeninin de zaten totalde yüzde 80-90'ı oy verecek” gibi bir şey söylemek giderek güçleşiyor.

“Öcalan’la görüşülüyor” imalarının Kürt seçmendeki karşılığı ne?

Reha Ruhavioğlu: İktidar cenahı istediği kadar “Öcalan HDP’ye kızgın” vs. desin. Böyle bir mesajın HDP filtresinden geçtikten sonra HDP’li seçmene ulaşması önemli. İktidar ağzından Kürt meselesi ve Öcalan’ın ağzından ilettiğiniz bir mesaj Kürt seçmende, özellikle HDP’li seçmende bir etki yaratmıyor. Bu mesajın etki yaratması için HDP cenahı yani Kürt kamuoyunun liderlerinin filtresinden geçmesi lâzım.

Yüksel Genç: Kürtler, Erdoğan’ın “Öcalan şöyle diyor” söylemleriyle, üçüncü bilinmedik tekil kişilerin çıkıp mektup açıklamalarıyla ya da “biz gönül koyanların gönlünü alacağız” gibi söylemlerle AKP’yi destekleme veya sürece başka bir rota çizme gibi bir isteğe ve motivasyona sahip değil. Mevcut durumda AKP’ye dönebilecek bir seçmen kitlesinden ya da HDP kitlesi açısından, destekleyebilecek bir Kürt seçmen kitlesinden bahsetmek çok zor. Bunun geriye dönme biçimi, altılı masada olduğu gibi, muhalefetin birkaç kez daha benzer hataları yaparak Kürt seçmenin önemli bir kısmının sandıkla arasına –özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminde- mesafe koymaya zorlaması meselesi olabilir.