TÜM YAZILARI

YILDIRIM TÜRKER

Kılıçdaroğlu Diyarbakır’da

14 MART 2022

Kullandığı dil çoktan aşılmıştır. Kendi partisi için milat olan, Kürt halkı için de önemli bir dönüm noktası olacaksa, bu CHP’nin kesin tutumuna bağlıdır. “Demokrasiyi bir tesis edelim, sonra Kürtlere bakarız” kafasıyla yol alınamaz.

Türk siyasetinin Kürtlerle ilişkisi en başından beri en kibar tabiriyle müstehcen olmuştur. Şöyle biraz uzaklaşıp tarihine bakan insan utanır. Zekâsı ve bir dirhemlik dünya tartısı olmayan bir halk olduğu varsayıldığı için, kurulan ilişki, maşayla kor tutmaya benzer. Kalabalık bir seçmen kitlesine birkaç vaat, olmadı tehdit, gözdağı. Yani iradesi tanınmayan bir halka seçimlere yakın alelacele bir görünmek, başını okşayıp gönlünü alıvermek, oylarını kime nasıl atacaklarını bir kere daha dikte etmek, sandıkların başına bekçi koyup emirleri yerine getirip getirmediklerini sıkı sıkıya denetlemek; velhasıl mide bulandırıcı bir alışveriş.

Kılıçdaroğlu’nun helalleşme turnesi, Diyarbakır’la en önemli ayağını tamamladı.

Bunun Kürt Sorunu’nun halli konusunda değil ama CHP için önemli bir adım, hatta bir milat olduğunu söylemek mümkün. Bire bir devleti temsil eden ve tarihi boyunca en tutucu odak, tunçtan bilek olarak milletin kısıtlı ve neredeyse hiç değişmeyen teveccüh payıyla idare eden bu parti, Kürt illerinde çok uzun süredir hiç tutunamadı. Kürtler konusunda MHP’yi aratmayan bir düşmanlıkla sınırlarını belirlemiş bu partiden açıkçası bölgede kimsenin beklediği bir şey de yoktu. Devran döndü vakti geldi, CHP onlarca yıldır ilk kez ufukta ikbalini gördü. Kaldı ki bir kez daha, üstelik yine hayati bir dönemeçte Kürt oylarının belirleyici ağırlığı apaçık aşikâr oldu.

Kılıçdaroğlu hakkında, hele bu konuda çok iyimser şeyler yazmak mümkünse de benim yeteneğimi aşıyor açıkçası. Yalnız bu partinin en üst seviyeden bu sorunun varlığını kabul edip özürler dilemesi elbette kutlu bir gelişmedir. Partisinin yapısı, içindeki beton künkler böylesi bir adım karşısında büyük ihtimalle çok sarsılmıştır. Onlar, onca yıl göz bebeği orduları, komutanları orada taş taş üstünde bırakmaz, istediklerini yok edip istediklerini usul usul tüketirken başlarını öte yana çevirmiş, çevirmeyenleri vatan hainliğiyle suçlamış bir geleneğin temsilcileri. En iyi niyetlisi oralara gidip çocuklara Türkçe ve Atatürk öğretmenin yararlarına inanan bunak Ferideler.

Kılıçdaroğlu’nun birlikte masa kurduğu beş partiye, özellikle de Meral Abla’nın MHP kaçkını partisine nasıl kendini affettirdiği bizim konumuz değil. Ama bir şeyleri göze almış olduğu, başlangıçta muğlak bir “hesaplaşma” tabiriyle sahneye çıkıp işi af dilemelere, söz vermelere kadar getirmişliği takdire şayan doğrusu. Cesareti de elbet. O halkın karşısına çıkma cesaretinden söz ediyorum.

Ama her şeyden önce Kılıçdaroğlu’nun bir tabela partisi lideri olarak Diyarbakır’da dinleyip gördüklerinden neler öğrendiğini, bu bilgilerle ne yapacağını görmeliyiz. Orada muhalefet liderinden çok bir cumhurbaşkanı adayı olarak görmüş olduğu hüsnü kabulü hak edecek kimi dönüşümlere hazır mı? Söylediklerinin karşılığını Amed halkının gözünden değerlendirebiliyor mu?

Toplantısına Türk bayrakları gerip İstiklal Marşı’yla başlamış olması Türk halkının hassasiyetleri konusunda çok hassas olan partisinin Kürt halkının hassasiyetlerini pek kale almadığını göstermiyor mu söz gelimi? Halkla söyleşmeye, yüzleşmeye barışmaya gitmişken böyle militarist bir giriş peşrevi yakışıyor mu?

Daha önce çok söylenmiş olduğu için olsa gerek hafif mahcup bir edayla, “Demokrasi yolu Diyarbakır’dan geçer” dediğin an bir halk sana ikna olacak mı?

Yeterince malzemeyle gitmemişsen, bütün sorulara vereceğin cevapları iyice ölçüp biçmemişsen güvenebileceğin yegâne şey bölge halkının misafirperverliğidir.

Özür dilemek, suçunu kabul etmekle başlar. Kılıçdaroğlu devlet adına özür dilerken maalesef kendi performansından hâlâ memnun görünüyor. HDP milletvekilleri ve başkanlarının hapse girmesindeki payı sorulduğunda nedamet göstereceğine kendini savunuyor.

Dosyası da cesareti gibi cılız. Sıkıştığı sorulara cevap vermiyor.

Kürtlerin gündeminin ilk sırasında yer alan “anadilde eğitim” konusunda sessizliği yeğliyor. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, kendini yönetme, mali kaynaklarını yönetme, eşitsiz kaynak dağılımının çözülmesi konularında da.

Kayyumlara karşı olduğunu söylerken oranın halkı, seçtiği başkanlar bir bir yerinden alınır hapislere konurken CHP’nin nasıl sessiz kaldığını, bir ana muhalefet partisi olarak ancak kayyum gölgesi kendi sırtında belirdiğinde sesini yükselttiğini gayet iyi hatırlıyor.

Kılıçdaroğlu Kürt Sorunu’nun ancak ve yalnız mecliste çözülebileceğini söylediğinde Kürt iradesinin meclisten nasıl hapse yollandığını düşünmüyor mu acaba oranın halkı?

Kürt iradesinin temsiline set çekilirken Türkiye’de demokrasi nasıl inşa edilecek de Kürtler orada yerlerini alacak? Kürt sorununu da aranızda çözmeyi mi düşünüyorsunuz?

Rojava konusunda savaşa körükle koşmuşken nasıl bir barış umudunu getirip karşımıza koyuyorsunuz, demiyor mudur Kılıçdaroğlu’nu dinleyen halk?

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın atmış olduğu adımların çok gerisinde vaatler ve çok çiğnenmiş bir söylemle çıkıyor karşımıza.

Bu aceleye gelmiş sunum karşısında yöre halkının önemli bir kısmı bu ziyareti, her zaman görmüş oldukları bir seçim hamlesi, Kürt nüfusun iktidar değişiminde yine cepheye sürülme çabası olarak görüyor.

Kılıçdaroğlu mutlaka iyi niyetlidir. Ama siyaset hüsnü niyetin tartıya gelmeyeceği bir alandır. Birlikte ittifak kurmuş olduğu partileri neye ne kadar ikna edebileceğinden öte, bu konuda ne kadar şeyi göze alabileceğini de açıkça göstermesi beklenir.

Kullandığı dil çoktan aşılmıştır. Kendi partisi için milat olan, Kürt halkı için de önemli bir dönüm noktası olacaksa, bu CHP’nin kesin tutumuna bağlıdır. “Demokrasiyi bir tesis edelim, sonra Kürtlere bakarız” kafasıyla yol alınamaz. Kürtlerin aktif katılımı olmadan demokrasi inşa edilemez. Bütün işkenceci asker eskileri beraat edip CHP kapısında beklerken yüzleşme konusunda söz almak da en azından yakışıksızdır.

Kılıçdaroğlu, CHP’yi usulca değiştirmeyi göze almış görünüyor. Bu konuda takdiri hak ettiği kesin. Ama Kürtlere sabır dilemekten fazlası elinden geliyorsa onu göstermek zorunda.