TÜM YAZILARI

YILDIRIM TÜRKER

Kadınlar Günahtır

14 HAZİRAN 2022

Kadın, günah. Dindarı için de laik olanı için de. Bütün kitaplarda sıralanmış ana günahların hepsinin üstündeki bulut. Baş günah.

Katliam ve soykırım kelimeleri konusunda son derece hassas milletimin her gün tanık olduğu kadın kıyımı konusundaki hassasiyetini bıkmadan sorgulamak zorundayız. Elbet başta kendimizinki olmak üzere.

Şu birkaç hafta içinde yakılıp çöplüğe atılmış, evinde sokakta katledilmiş kaç kadın olduğunu sayamazsınız. Kimileri kayda geçmiyor. Ölümleri örtbas ediliyor. Çoğunun katili ya iyi halden indirim alıyor, ya delil yetersizliğinden beraat. Kadın öldürmenin ne zamandır cezasızlıkla ödüllendirildiğinin farkında değil misiniz? Bu kadın katliamı neden bir türlü durdurulamıyor dersiniz?

Acaba kadınları katleden, onları bin bir eziyetle terbiye eden o adamları, kadınları anladığımızdan daha iyi anlıyor olabilir miyiz? Haddini bilmeyen, ölçüsünü şaşıran, görünür olmaktan korkmayan kadınları bir belaya düçar olmadan uyarabilmek, hizaya çağırmak her zaman mümkün mü? İnsanı utandıran, sinirlerini bozan, deliye çeviren kadınların bir nebze de olsa başlarına geleni hak ettiklerini düşünüyor olamaz mıyız? Bu toplum kadınları korumayı gerçekten isteyip istemediğini biliyor mu?

Derinden yaralı benliğimizle kadının günah olduğunu hissediyoruz. Sahibi kimse hesabı ondan sorulur. Doğal olarak sahibi de bir gün dayanamayıp cezasını biraz fazla kaçırıyor işte.

Annelerimize, yani çoğu mutsuz olan o kadınlara benzemeyen her kadın bizi rahatsız ediyor. En devrimcisinden en özgürlükçüsüne kadar hepimiz, özgür yaşama şiarıyla yola çıkmış, hele cinselliğini özgürce yaşayan kadınlar karşısında bir rahatsızlık hissediyoruz. Yakıştıramıyoruz.

Açıkça itiraf etmek zorundayız. Onları sevemiyor, ciddiye alamıyor, korunmaya değer olduklarına içtenlikle inanamıyoruz. Kadına özgürlüğü, başıboşluğu yakıştıramıyoruz. Hepimizin gizli ya da açık etmekten kaçınmadığımız bir sınır var. “Ama bu kadarı da fazla artık” lafı dönüyor beynimizin ücra köşelerinde. Kadınların yaşam alanlarını belirlemek, denetlemek bizim görevimiz. Onlar, dekoru, kostümü, replikleri bize ait birer kurmaca kahramanı adeta.

Kadın, günah. Dindarı için de laik olanı için de. Bütün kitaplarda sıralanmış ana günahların hepsinin üstündeki bulut. Baş günah.

Toplumun kahir çoğunluğunun bir kadın katledildiğinde içten içe ya da açıkça katille özdeşleştiğine, kendini bir gün o katilin yerinde bulabileceği hissiyle ürperdiğine inanıyorum. Herkesin başına gelebilir. Kadının kötüsü insanı katil de eder, değil mi?

Ne yazık ki sadece erkek nüfusa yönelik değil söylediklerim. Kadın sevmek için kadın olmanın yeterli olmadığı, kederli bir bilgi olarak hepimizde kayıtlı.

Ne de olsa kadın, küfürlerin en acıtıcı olanı.

Küçücük kız çocuklarına rızaları soruluyor. Tacizci tecavüzcü babalar kurbanın rızası var diye tahliye ediliyor. Hepimiz kıyameti koparmadan, içimizden söylenerek olduğumuz yerden kıpırdamıyoruz. Halimiz yok. Çocuklar ve kadınlar, ilk gözden çıkarılacak olanlar nasılsa.

Çocuğunu terk eden sokağa atılmış gencecik bir kadını “canavar anne” ilan etmenin kolaylığı insanlık adına utanç verici değil mi? Annelik denilen o kutsal mertebeye yakıştırılmayan kadınlara hayat hakkı tanınmıyor işte.

İçine cin girdi diye ailecek oklavalarla dövülüp öldürülen kadını duymuşsunuzdur. Hep kadınları ziyaret eden cinlerin anlamını da hissediyorsunuzdur elbet. Hizadan çıkmış kadına cinli deniyor çünkü. Cinler erkeklere pek yanaşamıyor.

Beş kişilik bir erkek sürüsü sitelerinin bahçesinde bira içen kadınlara saldırıp onları yaralayabiliyor. Sosyal medyada bir süre sinmiş görünen adamın artık kadın cinayetlerinde, taciz tecavüz olaylarında nasıl haykırarak taraf tutmaya başladığını, mazlum kadınların nasıl sahtekârlıkla damgalandığını görüyoruz.

Pekiyi bir geziye katılan gazeteciler içinden Alçı’nın sivrilip onca zengin sabıkasına rağmen Özkök’ün gözden kaçmasını nasıl açıklayabiliriz? Kadın düşmanlığından başka bir şey olabilir mi? İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak kadın düşmanlığını açıkça teşvik eden hükümetin de büyük katkılarıyla patriyarka altın çağını yaşıyor.

Mizojini toplumumuzun en yerleşik, en yaygın hastalığıdır.

Yine de kadınlar sokakları şenlendiriyor. Başkaldırı ateşiyle ruh felci içindeki toplumu ısıtıyor, isyana çağırıyor. Onların cesareti, bu berbat hayatımızın çözüm yolunu gösteriyor. Kadın ve çocuklarını katledip, bunu örtbas ederek dörtnala ölüme koşan bir intihar kültünün çocukları olarak onlara kulak vermek zorundayız. Bir an evvel. Vakit yok. Bütün alametler belirdi.