TÜM YAZILARI

YILDIRIM TÜRKER

Bu Kaçıncı Çocuk

4 NİSAN 2022

Siz hayatınızın pamuk ipliğine bağlı olduğu, canınızın tedavülde beş para etmediği böyle bir dünyada yaşamaya var mısınız? Katledilmiş evladınızın hesabını sormaya korkarak susmak, susturulmak sizin devletinizle ilişkinizi nasıl etkiler?

Çocuk ölümlerinin yadırganmadığı, çocukların devletin kolluk güçleri tarafından “sehven” katledildiği topraklardan, Kürt İlleri’nden bir kez daha bir çocuğun yoksul resimleriyle uyandırıldık.

16 yaşındaki Muharrem Aksan, Urfa’nın Kürt nüfusu barındıran Çalışkanlar Köyü’nde Güneş Mezrası’nda yaşıyordu. 24 Mart’ta evdekilere köyün merasında görmüş olduğu bir köpeği getireceğini söyleyerek çıktı. Dönmedi. Hayvancılıkla geçinen köyün merası 2019 yılından beri atış talim alanı olarak kullanılıyor. Yani bir yerleşimi asker talim için kullanıyor. Vali Bey’in iddialarının aksine köylü bu talimlerden haberdar edilmiyor. Oranın insanı için bir tür şans oyunu, atış talimleri. Rus Ruleti gibi. Defalarca şikâyet edilmiş, defalarca duymazdan gelinmiş. Kürt halkının hayatının özeti.

T24’te Candan Yıldız, haberinde Muhtar Mehmet Nedim Demir’den aktarıyor: “Diyorlar ki bu alan 2005’ten beri kullanılıyor. O da yalan. 2019’dan beri kullanılıyor. 3 yılda belki 2 ya da 3 kez aranmışımdır atış talimi yapılacağı konusunda. Bir ara demir levha vardı. Onu hedef alıyorlardı. Ama genel olarak kayalar, taşlar hedef alınıyor. Gelin göreceksiniz taşların üzerinde kurşun izlerini. Talimlerden haberimiz olmuyordu genellikle. Çobanlardan köylülerden şikâyet alıyordum; kurşunlar üzerimizden geçti diye. Bazen atış için gelenlerin sayısı 15 oluyordu, bazen 20, bazen de 50.”

Adli tıp ön raporunda Muharrem Aksan’ın vücudunda yaralar olduğu ancak bu yaraların kurşun izi mi yoksa patlama sonucu oluşan yaralar mı olduğu net tespit edilemedi. Bu nedenle cenaze İstanbul İhtisas Dairesi’ne gönderildi.

İşte bu kadar. Evladını kaybeden aile korku içinde. Onların hayatında yaşamak da tehlikeli, ölmek de. Hangisinden kaçacağını bilemiyorsun. Vali Bey, Muharrem’in atış alanından 300 metre uzakta bulunduğunu söylüyor. O zaman bu çocuk nasıl öldürüldü? Atış alanının dışında da rahatlıkla silah ve çeşitli mühimmat kullanılıyor öyleyse. Vatanı kurtarmaya çalışan askerimiz vatanın o köşesini insansız mı farz ediyor? Muharrem ve o köyde yaşayanlar insandan sayılmıyor öyleyse.

Bir köpeğe vurulup peşinden giden bir küçük delikanlı kendisini korumaya yeminli devlet güçleri tarafından vuruluyor.

Evet, bu kadar. Ayrıntısını asla öğrenemeyeceğiz. Asla Muharrem’in nasıl bir “yanlışlıkla” vurulduğunu bilemeyeceğiz. Kendisinden önce vurulan, askeri araçlarca ezilen, mayınlarla havaya uçan onlarca Kürt bebesi gibi.

Kürt sorununu inkâr edenlere, Kürt halkını görmezden gelenlere açıkça hatırlatalım. Oradaki ölümlerin hesabı sorulmuyor. Hiçbir zaman sorulmadı, sorulamadı. Sormaya teşebbüs edenler, bu ölümleri haber yapanlar cezalandırıldı. Oradaki ölümlerin faillerinden bir kişi bile cezalandırılmadı.

Siz hayatınızın pamuk ipliğine bağlı olduğu, canınızın tedavülde beş para etmediği böyle bir dünyada yaşamaya var mısınız?

Katledilmiş evladınızın hesabını sormaya korkarak susmak, susturulmak sizin devletinizle ilişkinizi nasıl etkiler?

Cezasızlık garantisinin verdiği fütursuzlukla hayatınıza çöken güçler karşısında nasıl bir kardeşlik edebiyatına sarılırsınız acaba? Sözgelimi bu “kazalardan”, bu “münferit” makamında işlenmiş cinayetlerden Şırnak ve ilçelerinde iki-üç değil 2018 yılına kadar gidebilen kayıtlardan 10 yıl içerisinde en az 76 çocuğun öldüğünü biliyoruz. Ya polis kurşunu, gaz bombası ya da zırhlı araç çarpması sonucu. Bu çocukların hepsinin “kazaya” kurban gittikleri; bulunmamaları gereken bir dünyada yaşamamaları gereken bir zamanda yakalandıkları anlaşılıyor. Çünkü görünürde bu canların yitip gitmesinden sorumlu tutulmuş, ceza giymiş hiçbir kolluk gücü yok.

Bu cezasızlık durumunun o yörenin âdetlerinden olduğunu biliyoruz. Orada düşen, kalır. Orada hayat bir kazadır.

Diyarbakır Barosu, “Zırhlı Araç, Mayın ve Çatışma-Savaş Atıkları Kaynaklı Çocuk Hakkı İhlalleri” başlıklı raporunu 2 Mart 2022’de açıkladı. Bu münferit olaylar artık geride kaldı diye ruhunu serin tutanlara bildireyim. Rapor, 2011-2021 yılları arasını kapsıyor.

Mihraç Miroğlu’nu hatırlıyor musunuz? 7 yaşında, 3 Eylül 2021’de Şırnak’ın İdil ilçesinde zırhlı araç çarpmasıyla yaşamını yitirdi.

Yusuf Ata, 14 yaşında, 21 Mart 2021’de Şırnak’ın Uludere ilçesinde mayın ve çatışma-savaş atığı kaynaklı yaşamını yitirdi.

Caner Sak, 16 yaşında, o da 21 Mart 2021’de Şırnak’ın Uludere ilçesinde mayın ve çatışma-savaş atığı kaynaklı hayatını kaybetti.

Ancak, bu raporda kendine yer bulamamış 10 yaşında bir çocuk var. Eyüp Kırtay, Bitlis’te, 8 Ağustos 2021’de öldü. Malazgirt’te düzenlenen “Zafer Kutlamaları” etkinliğinden dönen Erzurum 3. Ordu Komutanı’nın makam aracının çarpması sonucu. Besbelli “zırhlı araç” olmadığı için listeye girememiş.

İHD Diyarbakır Şubesi Dokümantasyon Merkezi’nin geçtiğimiz yıl Kasım ayında paylaşılan, “2011-2021 Tarihleri Arası Silahlı Çatışma Ortamında Çocuklara Yönelik Yaşam Hakkı İhlalleri Raporu”na göre ise on yıl içerisinde toplam 228 çocuk yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren çocuklardan 178’i erkek, 50’si kız.

İşte size soğukkanlı bir döküm. Devlet dersinde öldürülmüş çocuklar listesi.

Onlar sanki birden kanatlanıp uçuvermişler gibi, ölümlerinin müsebbibi yok. Faili belli cinayetlere kurban gitmişler. Failler cezasız, cezaları ertelenmiş ya da beraat etmişler. Bu çocukların hesabını soramadan barıştan, demokrasiden, adaletten dem vuruyoruz. Çocuklarını korumaktan aciz, çocukların ölümüyle sarsılmayan, çocuklarını umursamayan bir millet olarak yüzümüz geleceğe dönük, yarım yamalak umutların peşindeyiz. O gelecek er geç bizden hesap soracak.